DENİZ YILDIZI AĞLADI
'Anne?.... Denizin içinde ne var anne?'
'Balıklar var oğlum. Yosunlar, taşlar, kum, deniz minareleri ve deniz yıldızları var.'
'Deniz yıldızları parlar mı anne?'
'Parlamaz oğlum..'
'Parlasa da gözükmez zaten...'
'Deniz yıldızları suyun altında yaşar.. Onlar canlı... Tıpkı balıklar gibi denizde sürdürüyorlar yaşamlarını. Şekli yıldız benzediği için isimleri öyle..'
'Bütün yıldızlar parlar ama...'
Anlamayacağı belliydi küçük oğlumun... İnanmak istediği şekliyle kalmalıydı her şey bence.. Şaşkınbakkal ve Dalyan arasında uzanan sahil yolundaydık. İstanbul'un Anadolu Yakası sakinleri stres atar burada hafta sonu.. Adım atacak yer bulamazsınız güneşli günlerde..Kimse dinlemez, bu kış güneşi mi yoksa yaz güneşi mi demez... Denizle en engelsiz buluşabilecek yer burasıdır artık onlar için...
Deniz kenarına bence insafsızca dikilmiş beton yürüyüş yolunun üzerine oturmuş ayaklarımızı da aşağıya sallandırmıştık oğlumla... Deniz, ayaklarımızın hemen dibinden karşıdaki büyülü adaların kıyılarına uzanıyordu. Açıklardan beyaz bir yelkenli geçiyordu salına salına... Sakin ve güçlü bir görüntüsü vardı.. Flört eder gibiydi denizle... Oğlum elindeki minik taşı denize attı.
'Anne yıldızlar aşağıda parlıyor mudur acaba?'
'Gerçekten parlamalarını mı istiyorsun?'
'Evet ama buradan görmek istiyorum.'
'Yıldızların parlamasını gece görebilirsin, oda sadece gökyüzüne baktığında'
'Hayır!Burada da görebiliriz ama denizin rengi karanlık...göstermiyor bize..'
Deniz... Rengi karanlık deniz... Çok yakınımızda suyun üstünde salınan pet şişeye baktım. İlerideki boş gofret paketine de... Sonra da kırıtarak giden o bembeyaz yelkenliye. Ardındaki puslu perdenin ardından denizden dışarı fırlamış Adalar'a... Hepsi denizde yerlerini almışlardı.
'Anne denizyıldızı belki ağlıyordur aşağıda... Onu görmüyoruz diye ağlıyor mudur?'
'Olabilir. Yalnız olduğu için mi sence?'
'Hayır!Kirlendiği için.. Baksana deniz ne kadar pis!'
Anlamadığım için kızmıştı. Sürekli denize doğru eğiliyor ve denizin o karanlıklarını görmek istiyordu. Ona göre her şey canlıydı. Aslında bana göre de her şey canlıydı. Deniz üzülürdü bize göre.. Denizyıldızları ağlardı. Balıklar konuşurdu. Aslında bana benzediğini düşündüm... Bir yetişkin olsam da her şeye bir kişilik yükleme huyumu kaptığını anladım.
Her şey bizi duyardı, her şey bize sevinir, her şey bize kızardı... Çocukken onun o anda inandığı kadar, tüm bunlara inandığımı hatırladım...
'Burada yüzersek hasta olur muyuz anne?'
'Evet, sanırım hasta olabiliriz...'
Yüzü asılmıştı. Benden beklediği cevap 'Elbette burada yüzebiliriz' di. Bunu ona söyleyemezdim... Çünkü ona burada yüzmesi için izin veremezdim.. Halbuki ben onun yaşındayken Suadiye' den denize girebiliyordum. Hatta ondan biraz büyükken bile Bostancı' dan deniz girmiştim. Haksızlıktı bu! Bir zamanlar bu sularda yüzmüş çocukların beraberce yarattıkları bir haksızlıktı...Ben de aralarındaydım.
'Peki.... deniz hasta olur mu anne?'
Ne cevap verebilirdim ona... Yanımızda kıpır kıpır oynayan deniz hasta mıydı acaba?.. Hastadan ziyade küskündü belki..Küskünlüğü çocuklarına bir türlü küsemeyen bir babaya benziyordu...Elinde son kalanlarla mutlu etmeye çalışıyordu.. Kıymet bilmeyenler kırgındı bence..birazcık da hastaydı.. Onunla birebir yaşayanlarla çok acı çekmişti ne de olsa.. Üstelik acıları ona veren sevdikleri,öğrencileri, karnını doyurduklarıydı... Ne buldularsa, ellerine ne geldiyse fırlatıp kafasına atmışlardı. Başa çıkar sanmışlardı heybetine yanılıp.. Başa çıkamadı ki... Onu terk eden arkadaşları için hiçbir şey yapamadı.
Suyun altında küçük bir denizyıldızı ağlıyordu.Işığını gökyüzüne yollayamadığı içindi tüm gözyaşları... Hemen üstünde yüzen ambalaj kağıdı, kocaman siyah bir şemsiye gibi karanlık gölgeler düşürmüştü üzerine.Güneşi çok zor görüyordu artık. Kanalizasyon atığı dedikleri bir şeyler yaklaşıyordu hep yanına... Güzel denizinin üzerini garip bir tabakayla kaplıyordu ve onun eli kolu bağlıydı. Korkuyordu hep. Yavaş yavaş hasta olduğunu biliyordu. Son çabayla baktı yukarıya. Ne kadar puslu ne kadar ürkütücüydü... Hayal gibi bir görüntü vardı orada. İki minik göz bazen gözüküyor bazen kayboluyordu... Minik bir insandı o.. Nasıl merakla bakıyordu. 'Keşke beni görse' dedi denizyıldızı...Minik hiç göremedi onu.. Gözyaşları döküldü yine..
'Anne bir daha taş atmayacağım denize...'
'Neden?'
'Canı acıyabilir.. Hem denizkızlarının kafasına da gelebilir..'
'Haklısın bebeğim... Canlarının acımasını istemeyiz.'
'Hem taşları yoldan topladım, tozlu hepsi..Deniz kirlenir..'
Kalamış'ta denize girdiğimi hatırladım.Doğanın ne büyük nimetiydi. Yaşadığın yerin hemen yakınında kulaç atabileceğin koca bir deniz olması ne büyük mutluluktu. Bu koca şehirde ulaşabileceğimiz en ucuz, en büyük, en duru, en sonsuz nimeti, hayatımızın ulaşılmazları arasına katmakta geri kalmadık. Bunu nasıl ve ne kadar hızlı yaptığımızı bir türlü anlayamadık. Bir gün eskiden yüzdüğümüz kıyılarda; betonların üstüne çıkıp sanki övünülecek bir şey yapmış gibi 'Bakın çocuklar, biz eskiden buralarda yüzerdik.Suda kaydırmaca oynardık' diyeceğimizi kim bilebilirdi ki?
Kim bilir, belki minik deniz yıldızı çoktan lanetledi bizleri... Düşünmeden yuvalarını, düzenlerini ve kurallarını bozduk. Kirletip, yıktık.
Deniz ne yapar bu durumda.. Bana göre bir ders verir.. Veriyor da aslında... Artık aynı yerlerden yüzmemize izin vermiyor... Her zaman sevimli gözükmüyor.. Üstüne yaptığımız yolları, bazen fırlattığı dalgalarıyla yürünmez hale getiriyor... Dedim ya küskün bir baba gibi bazen... 'Ben size demedim mi?' tavrı yaşatmaz mı bize Adalar'dan her dönüşte... Adalar'dan karşı kıyılara yaklaşırken gürül gürül dalga sesleri kaybolur birden, vıcık vıcık bir şeyin üzerinde gittiğinizi sanırsınız.. Halbuki, en kirlettiğimiz denizin üzerine vardığınızı anlamanız uzun sürmez... İşte kıyıda vuru yüzünüze deniz...Bütün yaptığımız hatalar karşılar bizi yuvaya dönüşte..
Oğlumla kalktık betonun üzerinden. Deniz Otobüsü geçiyordu açıklardan.Deniz yol açtı ona. Suları bize doğru itti. Beyaz yelkenli çoktan gözden kaybolmuştu.
El ele tutuştuk.
'Anne tekneyle giderken yanımıza yunuslar gelir mi?'
'Gelir tabi.. Çok severler teknelerle, gemilerle yarışmayı...'
'Onları geçersek küsmezler değil mi?'
'Küsmezler merak etme...'
'O zaman yunuslarla yarışalım. Üstlerine tutunmak istiyorum.'
'Oğlum ben de şimdi buradan denize atlamak istiyorum.'
'Anneeee! Deniz pislenmiş burada. Hasta olabilirsin...'
Her şeyin olabilirliğine inanan oğlum, orada yüzmenin mantıksızlığını kavramıştı. Benim de payım olan bu görüntünün içine girmeye cesaretim yoktu ki... Minik oğlum da bunu biliyordu.. Tıpkı deniz yıldızı gibi...
Pınar Keşkek Korkmaz
_________________
Ölümün gizli provasıdır ayrılık...!
Belki bir AŞK'a dört nala at sürmedim ama b'AŞK'a bir AŞK'a hep yalın ayak sürgün yedi yüreğim..
!!""Okudugum her Masalda hep bir kahraman oldum Ama en cok kedi MaSaLiM,da yoruldum..
Hayatimda Oyle Bir Cumlesin,ki Sana Nokta koyamiyorim
Tanridan kacarken tutuklu kaldim sana MEBEDIMSIN..
[Resimleri sadece adminler görebilir.]