Adınla başlıyorum ömrüme bahşedilmiş yeni bir sabaha daha. İnsan olmuşlukların kıyısında kalanların yüreğini ne sıcacık ederse ,onları toparlayıp çekiyorum dolabımdan.
Demek yine bugünde acıyı içeceğim bilmediğim gözlerinden…[/size][size=9]İsminin kocamanlığında perişan gönül sızılarıyla yandığım.Seni anlatmak mı düştü şu biçare ve adını duyunca dimağı darmadağın olan dil bilmez dillerime?Hangi isme yaraşır adın?…Hangi kapıların al pembelerine boyanır?…Ardından yırtılan mahremiyetin bir arşın bezi de olsa , sensizliğe ebedi konuk mekanlarda kapkarayım.İsmini kan rengiyle hafızama işliyorum….
Kuyularının karanlığı; resmi fezadan silinmeye yüz tutmuş yalnızlık paranoyamın tek sahibi.Nerde yanıldığımı ararken en alıştığım oluyorsun kendim bile bilmeden.Sen bütün hikayeleri namına çeviren ,suretine bakanların tek zerre bile düşünmeden bedenlerine kıydıkları ,iffetinin en yüksek mertebeleri yırtılan gömleğinin paramparça olmuşluğunda kalan, adı bir başka yakışansın dillerime.
Hangi kör kuyularımda bağırayım adını?Hangi kapıyı çalayım da, önüne serilen nefis sınavının benden beriye gelmeyen bilmecelerini öğrenebileyim…
Yok mu saymalı her şeyi?
Ezilip ,en ücra köşelere ürkekçe kaçarak sığınmış yalnızlığım ,adının yanına konulunca hiçbir şey gibi kalıyor ortalarda.Dillerim zuhur etmiyor kalanlarının başında.Hangi sınırlı ve izinsiz hücrelerimden baksam sisler içinde bırakmışlar adını.
Telaşımın sebebi; bulmaya çalıştıkça seni ,tekrar tekrar başa dönmenin ezikliği .beni yüzünün yakınına bırakıp kaçan ne peki?Sana onca gecikmiş zamandan sonra yar olmuş Züleyha kaderini kabul edemiyor benim kudretli sandığım yalnız yanım.Tadına vuslat arzusuyla kocaman kara zamanlardan sonra varmak yazılmasın yazgıma.
Bu dinmeyen telaşlarla,yekpare bahar renkleriyle,yüzüme sürülen gençlik emareleriyle kon, kimsesiz kuşların bile uğramaya çekindiği derbeder pencerelerime.
Vaad edemem sana , yaradılış hikmetlerinde erkeklik sıfatlarına bahşedilen hediyeler ellerindeyken bile yaklaşmadığın o güzel kadın kadar bakılası olduğumu.En hoyrat ellerin yakama sindirdiği lekeleri söküp alamam bir daha bana sunulmayacak yazgımdan.
’nerede harcadın heybene koyduğumuz, takvimlerden adı silinmiş elindeki günlerini’ sorusuna veremeyeceğim cevaplar boğazıma tıkanmışken, hangi yalan olmuşluklara tanık tutabilirim hayalime ak harflerle yazdığım kimselere benzemez kayıtlarını.
Biçarem…
Susma vaktinin en ağır çınlamalarıdır kulaklarıma dolan.Adını ezberliyorum tekrar tekrar. Hissettiğim ağırlık yüce isimlerin sahipleriyle yan yana konmuş bir geçmiş hikayesinin yükü.YAPMA değil YAKLAŞMA nidalarını dünyama sokan bir namus timsalinin ebediyeti içine alan var olmuşluğu….
Yakınımdasın aslında biliyorum.Ben senin atıldığın ve başkalarına dair sebepsiz sebeplerle debelendiğin kuyulardan farksız kendi uçurumlarımı doldururken sen yanı başımda ki ,ar damarı hikmetinden nasibini alamamışlara inat en dolu benliğinle yanımdasın hem de.Hayaline erişebilirim kimseleri içine almadan.Kor alevlerle dağladıkları korkak ruhumun acısını bir nebze azaltsın diye, Züleyhan olurum sadece bu ağır bedelin sonuna yakıştırarak esamemi.Ben tutuyorum bu defa hikayene cılız bir mum alevi.Kapılarında köle,bakışlarına sinememiş bir kadın ruhu,yürek diline tadını deyememiş bir avare olarak.
Zamanlarımın en karanlık bedbahtlıklarında bekliyorum gelemeyecek varolmuşluklarını……
Gel vakitler daralmadan.
Susma vaktidir.
YUSUF’a erme vaktidir…..
TUBA YILMAZ(ELEMİNAZ)
_________________
Ölümün gizli provasıdır ayrılık...!
Belki bir AŞK'a dört nala at sürmedim ama b'AŞK'a bir AŞK'a hep yalın ayak sürgün yedi yüreğim..
!!""Okudugum her Masalda hep bir kahraman oldum Ama en cok kedi MaSaLiM,da yoruldum..
Hayatimda Oyle Bir Cumlesin,ki Sana Nokta koyamiyorim
Tanridan kacarken tutuklu kaldim sana MEBEDIMSIN..
[Resimleri sadece adminler görebilir.]