Kuşlar yorulmaz mı sanıyorsun çocuk, kanatları da durmaz mı? Yoksa çocuk, yalnızlık sonsuz bir yok oluş mu! Söyle çocuk sayfalarına yazmak seslerin en asili değil mi?
Bedenin herkesin olabilir çocuk ama ruhun sana sayfalar yazan birinin olsun. Belki o zaman huzur içeriesinde yeni bir aşkın sayfasını çevirebilirim.
Uç çocuk! Kanat çırp yalnızlığa, sesi yeter bana son nefesime kadar kanat seslerinin.
Ya da anla çocuk basitçe sevmedim ben seni. Sana yazdığım sayfaların tek bir satırına yüklediğim manayı yükleyebilecek birine uç! Yoksa sonun kafesteki kuş...
Yaralarını da unutacağım çocuk, yüzündeki benlerini de ama çocuk, uyurken göğsümde ürkek bir kuş gibi uyanışlarını asla. Ve o göğüs seni asla tamamen unutmadan bir başkasının olmayacak.
Köpekler şartlanmış unutulmuş sokaklarda ve salyalar akıtıyorlar şehvetin zil sesleri için. Sen şartlanmış sevgilerin iç güdüsel yanılgılarında bir çeşit mama ben Pavlov’un sofrasında ağzı bağlı bir köpek.
Anlıma düşen perçemim gibi umutlarım, kendimi yakışıklı hissediyorum geleceğime bakarken aynada. Sen taş ve makas. Rapunzel neden ağladı çocuk?
Masalları gerçeğe çeviren bir hokkabaz gibi sana duyduğum aşk
ama sen, masallarda seviyordun beni.
Boş bir adaya düşmüşercesine yalnızlığım inadına yanıma alıyorum ’’Ben seni seviyorum’u.’’
Ve seviyorum seni ömrümün son arzusuymuş gibi seni.
Yani çocuk 21’inde biter sayfalarımın sesi, daha yaşın 20. Ben altısınsin da bir bilge, sayfaları eskitiyorum, oyuncaklarım küsmüş bana.
Oyuncak oldum, oyuncaklarım oldu çocuk, misket dünyalarda yaşattığım süper kahramanlarım da ve sen oldun çocuk! Bir seninle oynamadım çocuk.
Ucu bucağı olmayan cümlelere terk ettin sen beni çocuk. Harfler örülmez mi sandın çocuk yoksa kavuşmak için bir kaleden inmeye saçlar mı gerekir? Asla çocuk, bir bekleyen mutlaka olmalı. Sen bana bakma çocuk, ben sen masalından kaçmayı düşünmedim hiç.
Sevgi yetiştirdiğin tarlalardaki yabani nefret gibiyim ben. Aç kalmasın domuzlar talan zaten tarlan ve yalan zaten sevgin. Yoksa adalet yok mu sandın sen çocuk?
Kazı yapraklarına papatyaların seviyor, seviyor. Ben doğayı tahrip eden umursamaz bir çobanım artık. Sebebi sensiz çocuk.
Kaç yaprak daha yazsam seversin beni! Sen emperyal bir zorbasın çocuk, seviyorum demokrasisin de milyonlarca ben öldürdün daha yaşın 20.