M@S@L Admin
Mesaj Sayısı : 5612 Yaş : 54 Reputation : 13 Kayıt tarihi : 14/02/07
| Konu: AĞLATAN BİR GÖNÜL YARASI Ptsi Mayıs 28, 2012 2:30 pm | |
|
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] AĞLATAN BİR GÖNÜL YARASI / hayata gec kalmak bu olsa gerek... [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Köyde doğup, büyümüştük.Geleneklerimizin koyduğu kurallar, bizim de hayatımıza yön vermişti.
Hanım 15 ben 17 yaşımızdayken evlendirildik. Ben onun dayısının oğlu, o da benim halamın kızıydı.
Bütün olumsuz şartlara rağmen birbirimizi çok sevmiştik. Aynı ev içinde, anne ve babamla birlikte , küçük odalara sıkışmamıza rağmen iki yanık aşık gibi, gözlerimiz birbirinden ayrılmaz, bensiz o, onsuz ben, bir saniyeyi bile ayrı düşünemezdik.
Ama köy yeri ve ağır işler altında o da, ben de her gün çile dolduruyorduk. Hele toplumun aileye koyduğu kurallar... Yanyana yürüyemezsin, el ele tutuşamazsın, aile büyüklerinin yanında oturamazsın, Hatta çocuğu kucağına alıp doya doya sevemezsin.
Bütün bunlara rağmen gecenin o kısık şartlarında birlikte oluyor ve gündüz uzakta bile olsa, içimizi oynatan bakışlarımız, dünyamızı mutlulukla dolduruyordu.
Dünyalar güzeli, dünyalar iyisi ve altın bir kalbe sahip olan eşim, lafın nereye gideceğini düşünemeden bir söz kaçırmış ağzından... Annem, babam ve aile büyüklerim bu sözü sağa sola çektiler, abarttılar, bir namus skandalına dönüştürdüler.
Ben ise geleneklerin ve anlamsız aile baskısının altında ağzımı açıp da eşime sahip çıkamadım.
Bir sabah onu kapı dışarı ettiler. Feryat figan içinde bana dönüp bakışını "ne olur gönderme beni, ben günahsızım, kulun kölen olayım, ne olur gönderme" deyişini nasıl unuturum! O an içime binlerce bıçaklar saplandı, içimi binlerce kasaplar doğradı. Gözyaşımı içime akıttım ve yüreğimin alevini içime gömdüm. Öyle ki içime düşen kor, beni binlerce yıldır yakıyormuş gibi ateşi ağzımdam çıkıyordu.
Gitti. Bu öyle bir ayrılık oldu ki, birbirlerini ölesiye seven iki insanı, sanki hemen oracıkta öldürdüler. Yaşayan biz değildik artık, onlar ruhsuz ve duygusuz cesetlerimizdi.
Bütün aileye, bütün topluma ve bütün hayata küstüm, yurt dışına gidip, beni bir cehennem gibi yakan köyümüzden uzaklaşmak istedim. Ama bu içimdeki yangım asla sönmedi, daha fazla alevlendi,
Ara sıra ondan aldığım kaçak haberlerde ise, eşim tam bir cehennem hayatı yaşadığını anlatmıştı. Gelip bir an önce kendisini kaçırmamı bekliyordu. Nerede o cesaret bende, nerede köyümüzün geleneklerindeki o insaf ve hoşgörü...
Kurduğum hayaller işe yaramadı. Sonrada eşimi yaşlı bir adama verdiklerini duydum. Hem de zorla... Direnmesi kaç para eder. İşkenceler, dayatmalar ve hakaretler...
Ben ise bir evlilik daha yaptım. Ama göstermelik bir evlilik...Çünkü bundan sonra ben hiç kimseye koca olamazdım, kimsede bana eş...
Onun da benim de çocuklarımız oldu.Onunkiler de büyüdü, benimkiler de... O da yaşlandı, bende.. onunda çocukları evlenip gitti, benim çocuklarım da...
Ve sonunda onun beyi öldü, benim de eşim.
Yıllardır içimde sönmeyen ateş yeniden alevlendi. Bazı dostlarımın teşviki ve hatta zorlamasıyla, eski eşimi yalnız kaldığı evinde telefonla aradım.
Karşımda bütün hücrelerimi ayağa kaldıran ve beni bir anda kendimden geçiren bir ses vardı.
- Senmisin, diye atıldı. Sesine kurban olduğum bu sen misin?
Gel de dayan işte... Yıllar önce kopan filmin son sahnesiydi bu...
O büyülü sevgi, o erişilmez aşk, o tarif edilmez duygu yeniden hayat buldu damarlarımda
Konuştuk. Buna konuşma denirse tabii...Gözyaşlarım sellere dönüşerek, yürek çarpıntım göğüs kafesimi delerek...
- Ne diyorsum öyleyse, dedim. Yarım kalan nikahımızı tazelesek iyi olmaz mı?
- Senin için hala ölmeye hazırım, dedi. Acele et gel. Gelirken de bir imam ve iki şahit getir. Eğer bu heyacanla sabaha çıkarsam seni kırk yıl sonra, toprak evimin kapısının önünde bekleyeceğim. Çünkü kırk yıldır hayalini kurduğum o ışıltılı yüzünü, o tatlı tebessümünü doya doya seyredeceğim. Bilmem ki elin elime değince nasıl dayanacağım. inşallah bu hasretlik beni sabaha çıkarır. çabuk gel bekliyorum
O gece hayatımın en uzun gecesi olmuştu.Sabah ezanlarını duymak için, sanki bir asır beklemiş gibi takatim, dermanım bitti.
Sabah ilk otobüsle yola düştüm.Öğleden önce varmayı düşünüyordum. Yanımada onun çok seveceğini umduğum, kırk yıl öncesini yaşatan emanetleri aldım.
Tarif ettiği toprak evin önüne geldiğimde, sırıl sıklam olmuştum. Tabii ki bu yalnız koşarak geldiğimden dolayı oluşan ter değildi.Bu içimi bunaltan ve canımı ağzıma getiren o müthiş duygu yoğunluğuydu.
Kapı önünde kimseyi göremeyince, sağa sola bakmaya başladım. Benim bu durumumu genç bir kız farketmiş olacak ki;
- Teyze için mi geldiniz amca, diye sordu.
- Evet kızım, dedim.
- Daha vakit var yetişirsiniz. Biraz önce camiye götürdüler. Cenazeyi öğle namazından sonra kaldıracaklar.
_________________ Ölümün gizli provasıdır ayrılık...! Belki bir AŞK'a dört nala at sürmedim ama b'AŞK'a bir AŞK'a hep yalın ayak sürgün yedi yüreğim..
!!""Okudugum her Masalda hep bir kahraman oldum Ama en cok kedi MaSaLiM,da yoruldum..Hayatimda Oyle Bir Cumlesin,ki Sana Nokta koyamiyorim Tanridan kacarken tutuklu kaldim sana MEBEDIMSIN..[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] | |
|