İçimde kocaman bir yalnızlık oturuyor. Kimsesiz ve kırgın, üstelik cansız, hiç keyfi yok son zamanlarda… Yalnızlığım bile kendinden sıkılıyorsa, ben kime dert yanayım? Oysa ömrümün en renkli mevsimindeyim. Ama gel gör ki; kader o buruşuk yüzüyle koyu bir gecede saklanıyor. Hiç ummadığım anda yırtıp karanlığı, hayatımın orta yerine yılan gibi çörekleniyor. Her yılı yalnızlık yılı ilan ediyorum. En son sevdiğimden beri –ki üstünden yüzyıllar geçmiştir- baharı giyinmedim hiç üstüme. Şimdi her şey olması gerektiği yerde duruyor. Masallar, evler, insanlar, yalanlar…. Her şey yerli yerinde, ben hariç….. Doğduğumdan beri gurbetteyim. Gidecek bir köyüm olmadı hiç. Tatillerde gidip ağacının altında serin serin oturacağım bir köy evine hasretim. Şimdi kollarında sakince uyuyacağım bir sevdaya hasret kaldığım gibi… İnsanların memleketten gelen tarhanası, bulguru, salçası var. Benim elimde duran büyük, pahalı marketlerim…. İnsanların her akşam eve gelip iyi ve kötü zamanda yanında duran hayat arkadaşları var. Benim evime ve kalbime taht kurmuş yalnızlığım…. O yüzden bir meyhanede almak istiyorum soluğu. İçip her şeyi unutmak ne güzel olurdu ama ayıldıktan sonra yine aynı gerçeklerle kalacağımdan, o da çözmüyor derdimi. Elimde olanla mutlu olma derslerinden başarıyla geçmişliğim var. Bahçem yoksa domates ekecek, balkonumda yetiştirdiğim sardunyalarım var. Aşkım yoksa yüzümü güldürecek, sağlığım gibi değerli bir hazinem az kaldi…… Yine de kesmiyor bu oyun ruhumu! Anlıyorum ki; mutsuz oluyor yalnızlığın kadınları. Kaldı ki ben, hiç böyle oyunlara kanıp da kendimi oyalamam çünkü bilirim, hayat dediğin sadece bir an. Şimdi kabullendim yazgımı ve biliyorum, bu yalnızlık devam eder bir zaman…. Reis