Telefondan adını silmeyeceğim belki ama kendime söz verdim, seni aramayacağım. Sen beni hatırlayana kadar, sesimi duymak isteyene kadar, seni aramayacağım…. Dilsiz olacak hiç susmayan dilim, elim o telefona uzanmayacak. Seni özlesem de, kavrulsa da bedenim aşkınla, yemin ettim seni aramayacağım. Belki geçmeyecek saatler, belki geceler her zamankinden daha koyu olacak. Işıksız, sessiz ve karanlık kalacağım soğuk yatağımda. Aklımda bir tek senin yüzün, senin gülüşün olacak, senin hayalinle uykuya dalacağım ama seni aramayacağım.Ceza vermek, burnunu sürtmek falan değil bu, bu yaştan sonra seni mi terbiye edeceğim? Tam tersi, kendimi cezalandırıp, yüreğimi rendeleyip akşam kızıllığında, elim her telefona uzandığında kendimi yakacağım. Seni; kendimi eğitmek için, bütün gücümle sevgimin gerçekliğine inanmak için, sen olsan da olmasan da sevmeyi becerebildiğimi anlamam için, yani tümüyle kendimi görmek için aramayacağım. Diğer yandan, elbette de senin de yüzünü gösterecek bana bu zaman. Bir tek ben miyim bu aşkın ateşiyle kavrulan? Sesim, sözüm gelmeyecek mi aklına? Senin de uzanmayacak mı elin telefona? Mesela bir gece yatağında, uykusuzluğunla sağa sola dönüp dururken aklına düşmeyecek miyim? Sohbetlerimizi düşünmeyecek misin? Saate bakmayacak mısın çaktırmadan; uyumuş mudur diye aklından geçirmeyecek misin? beni düşünmeyecek misin? Sen beni anımsayıp sesimi duymak istemedikçe, yemin ettim kendime seni aramayacağım. Benim inadım, senin vurdumduymazlığın uzun sürerse anlayacağım ki; biz zaten bitmişiz, boş yere yanmayacağım!