Ne zaman seni düşünsem, farkında olmadan gülümsüyorum. Sonra farkına varıyorum ama sen öyle iyi geliyorsun ki aklıma, o gülüşü hiç durdurmuyorum. Bazen hiç olmadık saatlerde arıyorum ya; hiçbir sebebi olmuyor aslında, ben hep bir neden yaratmaya çalışıyorum. Sudan bahaneler yazıyorum içimden, sesini duyup huzura eriyorum. Seninle ilgili söyleyecek çok sözüm varmış gibi geliyor, alıyorum defteri kalemi elime; gel gör ki, elim lal oluyor… Hangi kelimeyi adının yerine kullansam sakil kalıyor. Seni severken rengim değişiyor benim. O beyaz, hatta yer yer yosun tutmuş tenine renk geliyor.. Heyecandan olmalı yanaklarının böyle al al olması sesini her duyuşumda veya o tutkulu öpücüğü ne zaman kondursan dudaklarına, o muzip utancını saklayamadığından. Seni bir gece yarısı sakladığım hayallerimde seviyorum. Herkesten ve her şeyden koruyarak kalbimdeki yerini, temiz tutarak sana ait ne varsa aklımın kenar köşelerinde, onları da sarıp sarmalayıp öyle saklıyorum. Bir gün seni sevmezsem ne yaparım diye düşünüyorum. Önce yüreğim sıkışıyor, sonra aklıma bir zamanlar sevdiklerim geliyor. Onları severken de seni seveceğimi asla düşünemezdim, değil mi? Hayat sürprizlerle dolu, ne zaman ne yaşarız kim bilir? Ayrıca dersimi aldım ben; ne zaman içinde asla geçen cümleler kursam, hepsini tek tek yaşamışlığım var. O yüzden dilime sürdüğüm acı biber hala yanmakta. Seni sevmenin keyfine vararak yaşıyorum. Ayrılık, sensizlik gibi kötü düşünceleri uzak tutup ömrümden, kana kana seni içiyorum. Sonrası boş! Hatta boş ver! Ne zaman yaptığın planlar yerini buldu? Ömrümü ne güzel yazmıştım oysa gençken, ne oldu? Ben seni severek kendime iyilik ediyorum. Ama laf aramızda kalsın, yaşlandıkça daha güzel seviyorum. Ah bir de uzaklarda olmasan….. Reis