Bir yoksulluk halin gözlerimde, bir yoksunluk hali yüreğimde… Sen, hayatıma giren, sevdiğim kadin… Önüm, arkam, sağım, solum sobe; saklanmayan aşık! Geçici bir delilik halisin hayatımın önemli duraklarında… Sen, sevdiğim kadin, düş kırıklıklarım, gözyaşlarım, acılarım ve en çok buruk tebessümlerimsin şimdi fotoğraflarda. Aklımın esir düşmüş bir yanısın işte, aklımın kalmadığı bir ansın ama öyle keyiflisin ki; tekrar tekrar düşmek geliyor insanın içinden aynı tuzağa. Belki sineklerde böyle düşüyordur örümceklerin bir dantel gibi işlediği mucizevi o ağa… Her şeyin kendiyle barışık ve her şeyin kendiyle kavgalı olduğu, kırılgan, ıssız, sessiz ama mutlaka sözsüz bir gece yarısı ıslığısın hayatımın bir tarafında. Bir an varsın, sonra, sadece bir an sonra yoksun. Yokluğunla kirlenmiş çarşaflarım var, durur hala… Bir yastık, bir yatak, yanı boş sessizliklerin kabus gibi rüyaları ve tam o ana denk gelmiş bir ürperti, belki bir şeytan dokunuşuyla… Şimdi seni ne zaman hatırlasam gözlerimi dolduran tuhaf bir sızı ve içinde en az bir kahkaha barındıran anılar bulutusun yatağımda. Sen, sevdiğim kadin, belki hiç sevmeden sevdiğimi zannederek seviştiğim yalanlar… Belki bir gece türküsü, belki bir gündüz yalanı veya basit bir iç çekiş olarak kalacaksın mazinin tozlu sayfalarında. Evrenin bir yerine saklanacak sözlerimiz, madem kaybolmuyorlarmış, o zaman buluşacağız sonsuzlukta demektir. Bir çığlık gibi yırtılacak büyülerin dünyası, içinden sevmediğimiz başka acılar çıkacak. Bütün yalanlarımızla karşılaşacağız belki; bedenimiz çıplak, savunmasız ve elimizde bir tek aşk olacak. Sen, sevdiğim kadin, kokularını saklıyorum hala koynumda….herzaman gözleri aklımda… Reis